Bugün: 27 Kasım 2024 Çarşamba
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | İnsan Kaynakları
Print Al

Çoklu zeka ve insan kaynakları

24 Kasım 2012 Cumartesi::

Bilgi çağında, öğrenme biçimleri ve bunlara yön veren zeka türleri büyük bir önem kazandı. Bilgiyi en iyi ve en kısa bir şekilde edinmek günümüzün en önemli yeteneği ve beceresi oldu.

Yazı Boyutu : A A A A

Herhangi bir bilginin miadının dört-beş yıl içinde dolduğu günümüzde, zeka da yeniden tanımlanıyor ve öğrenme biçimleri didik didik edilerek, kişi için eni yöntemin bulunması amaçlanıyor.

Bir zamanlar zeki insan deyince, matematik ve bilim konusunda yetenek ve becerileri gelişmiş insanlar anlaşılırdı. Zeka, standart testler ile ölçülür, öğretim kurumlarına ve işe alınmada bu testler esas alınırdı.
Daha sonraları duygusal zeka kavramı yaygın bir şekilde tartışılmaya başlandı.
Günümüzde ise her insanın farklı zeka türlerinden birine sahip olduğu görüşü yaygın kabul görüyor. ABD''deki Harvard Üniversitesi profesörlerinden Howard Gardner''ın geliştirdiği çoklu zeka teorisi, son dönemde eğitim ve insan kaynakları yönetimi alanlarında uygulanıyor ve olumlu sonuçlar alınıyor.

Gardner''ın teorisi insanlardaki başlıca zeka türlerini şöyle sınıflıyor:

Sözel zeka: Düşündüklerini en iyi şekilde ifade etmek ve iyi konuşma yetenek ve becerisi, sözel zekanın temelidir. Bu tür zekaya sahip olanlar, kelimelerle oynamayı ve espri yapmayı sever ve hem ana dilini hem de yabancı dilleri daha çabuk öğrenir. Yazarların, şairlerin, hukukçuların ve iyi hatiplerin sözel-dilsel zekaları güçlüdür.

Matematiksel-mantıksal zeka: Problemleri analiz etme, sorunları bilimsel yöntemlerle inceleme yeteneği matematiksel zekanın temelidir. Doğal bilimciler ve matematikçiler, olayları arasındaki ilişkiyi daha berrak bir şekilde sezebilir. Bu zeka tipinde soyutlama, mantıklı düşünce ve akıl yürütme yetenekleri ön plana çıkar. Neden-sonuç ilişkilerini sezmek ve problemleri çözmek onlara çok kolay gelir.

Müziksel ve ritmik zeka: Müzik kalıplarının bestelenmesi, değerlendirilmesi ve icrası konusunda yetenekler ve duyarlı bir kulak müziksel zekanın başlıca unsurlarıdır. Bu tür zeka sahiplerinde ritm duygusu çok gelişmiştir ve onlar bir icradaki falsoları anında fark eder.

Bedensel-kinestetik zeka: Bu zeka tipinde vücudun hareketleri, zihinsel yetenekler kullanılarak koordine edilir. Başarılı atletler ve sporcular bu tür zekaya sahip olanlar arasından çıkar. Onlar konuşurken, karşısındakine dokunma ihtiyacını hisseder.

Görsel ve mekansal zeka: Olguları görerek algılayabilme ve uzay içindeki yerini tanımlayabilme yeteneği, bu zeka tipinde önemlidir. Mimarlar, ressamlar ve heykeltıraşlarda bu zeka türü gelişmiştir. Üç boyutla düşünme yeteneği gelişmiş oyan bu kişiler şema ve grafiklerin şifresini kolayca çözer.

Kişilerarası zeka: Sosyal zeka olarak da adlandırılır. Bu tür zekaya sahip insanların, diğer insanların niyetlerini, arzularını ve motivasyonlarını anlama konusunda özel yetenekleri vardır. Eğitimciler, politikacılar, satış elemanları ve danışmanların başarısında sosyal zekanın büyük payı vardır. Bu kişiler geniş bir çevreye sahiptir ve çatışmalarda arabulucu rolü oynamaya isteklidir.

İçsel zeka: Bir insanın kendini gerçekçi bir şekilde anlaması ve tanıması içsel zeka kapasitesine bağlıdır. Bu zekanın varlığı insanın kendi hayatını düzenlemesini ve yön vermesini kolaylaştırır. Bu zeka türüne sahip kişilerin sezgisi güçlüdür ve onlar, bağımsızlığı her şeyin üstünde tutar.

Doğal zeka: Bu zeka türü, doğadaki canlı cansız tüm varlıkları tanımayı, onları kullanmayı, bitki ve hayvanları yetiştirmeyi kolaylaştırır.

Yale Üniversitesi profesörlerinden Robert Sternberg ise zekayı anilitik, yenilikçi ve pratik olarak üçe ayırıyor.

Analitik zeka, mevcut olgu ve olaylar arasındaki ilişki ve bağlantıların algınlanmasına bağlı olarak gelişiyor. Yenilikçi zeka ise, hayatın farklı yönlerine ait bilgi ve ipuçlarının yepyeni bir şekilde sentezi ile kendini gösteriyor. Günlük hayatta karşımıza çıkan problemlerin akılcı bir şekilde çözümü ise pratik zekanının temelini oluşturuyor.

Gardner ve Sternberg''in sınıflamaları dışında da çoklu zeka sınıflamaları geliştiriliyor. Bu çalışmaların ortak noktasını ise neredeyse her insanın özel bir zeka türüne sahip olduğu varsayımı oluşturuyor. Çoklu zeka sisteminde hiçbir türün diğerlerine üstünlüğü yok. Her zeka türü eşit değerde kabul ediliyor. Her insan farklı zeka türlerine değişik ölçülerde sahip olabiliyor. Başarılı insanlar ise farklı zeka türlerinin uygun bileşimi ile ortaya çıkabiliyor.

Yönetime katkı

Çoklu zeka tezleri, eğitim ve iş yönetiminde yaygın kullanım alanı buluyor. Eğitimde çocuğun veya gencin, sahip olduğu zeka türünün belirlenmesi ve öğrenimin bu bilgi ışığında yapılması, başarıyı artırıyor. Çocuğun ailesi ve çevresi tarafından, zihinsel tabiatının uygun olmadığı mesleklere yönlendirilmesi ise onun hayatını çıkmaza sokuyor. Kendi yetenek ve becerilerine uygun bir hayatı yaşayamayan çocuk, ana-babasının zorlaması ile girdiği meslekte de tam anlamı ile başarılı olamıyor. İki arada bir derede kalmanın en olumsuz sonucu ise hayat boyu süren bir mutsuzluk oluyor.
Zeka türüne uygun bir meslek ve kariyer seçimi ise hayatta mutluluk ve başarının en uygun bileşkesinin bulunmasına imkan veriyor. İşini severek ve zorlanmadan yapan kişiler daha verimli olacağı için, çoklu zeka yaklaşımı ekonomideki genel üretkenlik düzeyini de yükseltiyor.

İş hayatında çoklu zeka ile ilgili bilgi ve deneyim birikimi, görevlendirme, motivasyon ve ekip oluşturma sırasında işe yarıyor. Bu yararları şöyle sıralamak mümkün:

-İş ve görev dağılımı yapılırken çalışanın beyninde hangi zeka türünün gelişmiş olduğunun bilinmesi, etkinliği artırıyor.

-Çalışanları şirketin veya kurumun genel hedefleri doğrultusunda yönlendirme konusunda zeka türüne ait bilgiler gerekiyor. Çoklu zeka envanteri, şirketin motivasyon çalışmalarını daha etkin bir şekilde yürütmesini kolaylaştırıyor.

-Ekiplerin oluşturulması ve yönetimi de, her bir ekip üyesinin zeka sicilinin bilinmesini zorunlu kılıyor. Ekiplerin farklı zeka türlerine sahip kişilerden oluşturulması, başlangıçta iletişim sorunları ortaya çıksa da, işin sonuna doğru olumlu sonuçlar veriyor. Aynı zeka türüne sahip bireylerden oluşan ekipler ise yenilikçi sonuçlar ortaya koyamıyor.

-Şirketlerdeki insan kaynakları bölümlerinin, çalışanların çoklu zeka türlerinden hangilerine sahip olduğunu ve en etkili öğrenme biçimlerini belirlemesi, verimliliği bir bütün olarak yükseltiyor.

-İşbaşında eğitim çalışmalarının şirketin verimliliği yükseltmesi de çalışanların zeka türlerinin bilinmesi ile mümkün oluyor.

-Matematik ve analitik zekanın temel bulguları, diğer zeka türlerinin ürünleri ile bir potada eritildiğinde, gerçek hayata yaklaşan pratik çözümler bulma ihtimali yükselir.

Çoklu zeka yaklaşımı, bir kurumdaki insan zenginliğini en yüksek düzeye çıkarır. Bu yaklaşımda çalışanların kendilerine güveni artar ve başarma potansiyeli sürekli yükselir. Eşit değerde görülen zeka türleri, çalışanların birbirilerine daha saygılı davranmasını sağlar. Bilginin ancak insan sıcaklığı taşıdığında ve toplumun karmaşık dokusu içinde anlam kazanacağının bilinmesi, ilişkilerdeki şiddet unsurlarını azaltır. Toplumdaki zeka hiyerşisinin ve bilgi imtiyazının ortadan kalkması ise demokrasiyi ve insan haklarını daha da derinleştirir...

Öğrenme biçimleri

Her bireyin öğrenme biçimi diğerinden farklıdır. Kişi kendi öğrenme biçimini tanımadığı takdirde eğitim çabalarının bir bölümü boşa gidebilir. Uygun biçim belirlenmediğinde eğitim ve öğrenme çabaları bir işkenceye dönüşür. Öğrenme biçimine uygun eğitim ise hem kalıcı yararlar sağlar hem de öğrenmeyi keyifli bir uğraş haline getirir.

İş hayatı dikkate alındığında öğrenme biçimlerini aşağıdaki şekilde gruplayabiliriz:

Dinleyerek öğrenme: Bazıları için en iyi öğrenme biçimi, konuyu, uzman bir kişiden dinleyerek öğrenmektir. Bu kişiler toplantılara severek katılır ve ikili görüşmelere değer verirler.

Okuyarak öğrenme: Okuma, bazıları için en etkin öğrenme biçimidir. Sayfalar ilerledikçe, bilginin özümsenmesi ve olgunlaşması, kişilerin öğrenmesini hızlandırır.

Dokunarak öğrenme: Dokunmak ve sürekli hareket etmek de bir öğrenme biçimidir. Bu öğrenme biçimini tercih edenler, öğrenme öznesine muhakkak el değdirmek ister.

Yazarak öğrenme: Bilgiyi zihinlerine kazımak için muhakak yazma ihtiyacını hisseden kişiler de vardır. Bunlar, yazdıklarına sonradan göz atmasalar da konuyu en iyi şekilde öğrenmiş olurlar.

Gözlemle öğrenme: Görsel belleği güçlü kişiler, gezerek, dolaşarak olayları ve insanları gözlemler. Elde edilen bilginin zihinde işlenmesi ile öğrenme kalıcı olur.

Konuşarak öğrenme: Bazı yöneticiler, yeni fikirleri ancak konuşurken gelişitirip öğrenebilir. Bu kişiler belirli bir konu üzerinde saatlerce konuşmayı sever. Konuşmanın akışı sırasında gösterilen zihisel çaba bu kişilerin yeni bir konuyu en iyi şekilde öğrenmelerini sağlar.

Tartışarak öğrenme: Bu aktif öğrenme biçimi, eğitimin kalıcılığını ve etkinliğini artırır. Tartışmanın heyecanı içinde zeka bilendiği için bilginin derinleştirilmesi imkanı da bulunabilir.

Düşünürek öğrenme: İçsel zekası gelişmiş kişiler, konu ile ilgili ayrıntılı bilgileri topladıktan sonra "tefekküre dalıp" öğrenme sürecini derinleştirir.

Karışık ve rastlantısal öğrenme: Bazı kişiler, bir konuya tesadüfi bir şekilde, ortasından veya sonundan saldırır. Olayları belirli bir sıra izlemeden inceler. Bunları bir yap-bozun parçaları gibi birleştirdikten sonra konuya tam anlamı ile öğrenmiş olur.

Şematik ve sıralı öğrenme: Bu öğrenme biçimi karmaşık öğrenmenin tam tersidir. Bu tür öğrenmede kişi, olguları ve olayları sabırla ve düzenli bir şekilde inceler.

Kaynak: Dünya Gazetesi , Link : www.dunyagazetesi.com.tr

Yorumlar
Yorumlarınızı yazmak için tıklayın>>
Bu haber için henüz yorum yapılmamış.
Bu Kategorideki Diğer Haberler
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.